İnternette Türk Dünyası -

Özgür Karahan- Kırım Haber Grubu Yöneticisi, 25 Eylül 2010.

İnternette Türk Dünyası

İnternette Türk Dünyası, (Özgür Karahan- Kırım Haber Grubu Yöneticisi), 25 Eylül 2010.

İNTERNETTE TÜRK DÜNYASI

Özgür Karahan (Kırım Haber Grubu Yöneticisi)

Dr. Fahri SOLAK: Bugünkü programda “İnternette Türk Dünyası” konusunu ele alacağız. Program konuğumuz Elektronik Mühendisi Özgür Karahan. Özgür Bey aynı zamanda Kırım Haber Grubu yöneticiliğini yürütüyor. Hoş geldiniz.

Özgür KARAHAN: Hoş bulduk

F. S.: İnternet malum 1990’ların sonlarından itibaren hayatımıza girdi ve çok hızlı bir şekilde merkezi bir rol üstlendi. Konu başlığımızda internet var, Türk dünyası var. İki kavramı da ele alarak daha sonra daha detaylarına inmek istiyorum.

İletişim konusunda, haberleşmede, yayında, bilgi akışında bu kısa sayılabilecek sürede bu kadar merkezi bir rol üstlenen internet, hayatımıza ne tür yenilikler ve değişiklikler getirdi?

Ö. K.: Türkiye’de ki altyapının hazırlanması sonrasında 1993’te başladı Türkiye’de internet. Ama o dönemlerde şimdi çok komik sayılabilecek hızlarda, 9600 modemler dediğimiz, 14400 modemler dediğimiz çevirmeli ağ bağlantılarıyla başlamıştı. Daha sonra bugün ki teknolojilere, son zamanlara yakınlaştığımızda ciddi altyapı yatırımları yapıldı Türkiye’de ve ADSL yatırımları sonrasında bugün artık megabit internetlerden hatta ve hatta optik internetler, gigabit bağlantılardan bahsetmeye başladık. Bu hızın artması ile beraber günlük yaşantının hızı da artmaya başladı. İnternet artık günlük yaşantının merkezine gelmeye başladı bu noktada. Artık insanlar cep telefonlarından internete bağlanabilir hale geldiler. Hareket halindeyken internet kullanabilir hale geldiler. Gazeteleri okuyabilir hale geldiler. Bankacılık işlemlerini yapabilir hale geldiler. Eğitim internet üzerinden yapılmaya başladı. (uzaktan eğitim). Kısacası dünyayı küçülttü internetin mevcudiyeti.

F. S.: Dünyayı küçülttü deyince sadece ülkelerin kendi içinde değil dış dünyayla ilişkilerde de ciddi bir farklılık meydana getirdi. Yani ülke içerisinde değil de dış dünya ile ilişkilerde, ülkeler arası ilişkilerde de…

Ö. K.: Tabi, bir nevi sınırları kaldırdı. İnsanların birebir yurt dışında yani diğer ülkelerde yaşayan insanlarla iletişimini sağladığı için artık sınırları da kaldırdı diyebiliriz o noktada. Yurt dışında ki herhangi bir yeri rahatlıkla takip edebiliyorsunuz, hatta alışveriş yapabiliyorsunuz. Eskiden herhangi bir kitabı bulabilmek için dükkan dükkan dolaşırken şimdi artık internet üzerinden arayıp nerede olduğunu bulup yurt dışından sipariş edebiliyorsunuz.

F. S.: Peki, bu bir süreç hiç şüphesiz. Yani internet, kullanım alanları, işgal ettiği kapsam; bu sürecin, bu tarihsel gelişimin ana kırılma noktaları ile ilgili neler söylenebilir?

Ö. K.: Şöyle bir şey anlatayım: Ben üniversitedeyken internet daha yeni başlamıştı Türkiye’de. Tabiri caizse biz asistanların kapısında bekleyip internet bağlantısı olan bilgisayarlara şöyle kapının arasından bakardık ki biraz girelim konumuzla ilgili, üniversitede ki derslerimizle ilgili bir şeyler araştırabilelim diye. O şekilde başladık ve bugün bildiğim kadarı ile 36 milyon internet kullanıcısı var Türkiye’de. Hemen herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir mecra haline geldi internet. Pek çok şeyi, günlük ilgi alanınıza giren, mesleki profesyonellik alanınıza giren her şeyi artık internet üzerinden takip edebiliyorsunuz.

F. S.: Şimdi konumuza gelirsek, az öncede değindim “İnternette Türk Dünyası”, bu kavramdan ne anlayabiliriz? İnternet ile Türk dünyası ilişkisi neyi ifade eder, ne anlamalıyız ve neyi kapsar?

Ö. K.: Öncelikle Türk coğrafyasına, Türk dünyasına baktığımızda, bu ülkelerde üretilmiş bilgilerin paylaşılmasını anlamalıyız. Ticari firmaların internet sayfalarından tutun, devlet kurumlarının veya sivil toplum kuruluşlarının internetteki varlığına kadar geniş bir yelpazeyi aslında ifade eder. Birincisi ve en temel ifade edilecek şekli budur. İkincisi ise, Türk dünyası fikri etrafında gelişmiş olan veya o eksende yayın yapan internet siteleri. Sonuçta bunlar birer yayın ama biraz daha farklı bir mecrada yapılan bir yayın. Elektronik bir mecrada yapılan bir yayın. Onun dışında da diaspora siteleri diyebileceğimiz veya diaspora interneti diyebileceğimiz bir kavramdan bahsedebiliriz. Türk dünyasının herhangi bir köşesinde, yaşadığı ana topraklarda değil de dünyanın başka yerlerinde veya Türk dünyasının da herhangi bir yerinde olabilir. Örneğin Türkiye gibi, başka yerlerinde yaşayan insanların kullandığı, birleştiği ve haberleştiği ortamı da buna katabiliriz.

F. S.: Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de Orta Asya, Kafkasya, Kırım ve Balkan Diasporaları var. Ayrıca adı geçen bölge halkları ile doğrudan ilişkiler var. Gerek akrabalık ilişkileri gerek ticari ilişkiler gerek diplomatik siyasi ilişkiler var. Bu süreçte internet nasıl bir fonksiyonu yerine getirmektedir?

Ö. K.: Aslında internet Türk dünyasındaki her bir ferdi birbirine yakınlaştırmak için çok ciddi bir araç. Şimdi bahsettiğimiz Balkanlar, Kafkasya, Kırım, Kerkük ve Doğu Türkistan gibi tüm bu coğrafyalarda zaman içerisinde Türkiye’ye ( Anadolu’ya) göçler oldu, bir akış oldu. Hatta Kırım Türkleri, Türkiye’ye “Ak Topraklar” adını vererek bir kutsiyet atfederler ve böyle bir muhabbetle bağlıdırlar. Bende bir Kırım Türkü olduğum için o konuda çok daha rahatlıkla konuşabilirim. ‘Diaspora’ kelimesi aslında Türkiye’de ve kamuoyunda çok da hoş çağrışımlar yapmayan bir kelime ama sosyolojik olarak baktığımızda Kırımlı olarak, Kırım’ın dışında bulunan her yer eğer yaşanıyorsa orası birer diasporadır. Buna tırnak içinde sosyolojik manada Türkiye’de (Anadolu’da) dâhil oluyor, Karadeniz civarında ki Dobruca bölgesi de dahil oluyor. Bu bölgelerde çok ciddi bir göçmen nüfus var. Alexander Tumanki’nin yıllar önce yayınladığı bir makalesi vardı. Orada Kafkasya, Balkan ağırlıklı olan göçmen derneklerini incelerken 4 kategoride faaliyetleri toplamıştı. Birincisi, bir buluşma noktası olarak görüyordu. Dernekleri fiziksel bir buluşması noktası görüyordu. İkincisi, bir sosyal yardımlaşma ağı olarak görüyordu. Bunlar en az karmaşıktan en üst seviyeye doğru basamak basamak çıkıyor. Üçüncüsü, dil ve adetler anlamında bir kültürün devamlılığını sağlıyordu. En kapsamlı ve en üst seviyede bir milli davanın sürekliliğini ve sürmesini kapsıyordu. Şimdi bu sivil toplum kuruluşlarının internete yansımasına baktığımızda da aynı şeyleri görüyoruz. İnternet insanlar için birinci seviyede bir buluşma noktası oluyor. Onun akabinde bir sosyal yardımlaşma vesilesi oluyor, bir araç oluyor. Burs, iş ve hasta yardımı vs. gibi yardımlaşma ağı haline gelmeye başlıyor. Ayrıca bu topluluklar için kültürel bir devamlılık ortamı sağlıyor. İste adetlerden tutun, yeme-içme ve düşün kültürüne kadar… Dil çok önemli. Dil noktasında Türk lehçelerinin konuşulması ve yazılması,  pek çok Türk lehçesinin sıkıntılı yazı dilinin yazıya dökülmesinde bir araç ve vesile oluyor. Dördüncü aşamada da bu milli davanın sürdürülmesi açısından haberleşme adına yine bir ortam yaratıyor.

F. S.: Eskiden dernekler bulundukları ülkede veya ilde muhatap kitlelerine ulaşabilirken artık sınırların da ötesinde daha küresel bazda çalışmalarını duyurmaları, paylaşmaları ve kamuoyu oluşturmaları mümkün hale geldi. Bir dernek eski yöntemlerle sınırlı bir çevreye, sınırlı bir insana ulaşabilecekken şimdi artık bir şehir içinde bir ülke içinde değil uluslararası bazda mesajını veya milli davaya dönük duyarlılık çabasını yaygınlaştırabiliyor.

İnternet deyince benim aklıma gelen internet siteleri var, az öncede değindiğiniz haberleşme ağları ve mail grupları var ve birde son dönemde öne çıkmaya başlamış Tiwitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım ağları var. Şimdi bunlara tek tek değinmek istiyorum. İnternet sitelerine baktığımızda daha çok hangi kategorilerde yoğunlaştıklarını söyleyebiliriz.

Ö. K.: Birkaç kategoriye ayırmak tabi ki mümkün. Bu ilk başta bahsettiğimiz çerçevede bir kere devlet kurumları var. Öncelikle bu Türk dünyasının içerisindeki gerek devletlerin gerek toplulukların bulunduğu yerlerde devlet kurumları var, haber ajansları var. Benim gördüğüm kadarı ile şuan da TRT çok güzel bir yayın başlatmıştı. İnternet üzerinden de TRT Türk ve TRT Avaz üzerinden de yayınlarını sürdürüyor. Pek çok Türk lehçesinde internet üzerinden yazılı ve görüntülü olarak yayın yapmaya başladı.

F. S.: TRT Avaz ve TRT Türk dışında web üzerinden 30’dan fazla dilde haber portalları bulunuyor. Özellikle yerel dillerde Kırgızca, Kazakça gibi 30’dan fazla dil diye biliyorum.

Ö. K.: Bu Türk dünyası için çok önemli bir adım. Türk dünyasının yakınlaşması adına ve birbirinden haberdar olması adına çok önemli bir adım. Büyüğümüz İsmail Bey Gaspıralı’nın “dilde, fikirde birlik” şiarına uygun bir hareket. Önce bir “dil birliğini” sağlamak lazım insanlar arasında. Birbirleriyle fikirleşebilsinler ve anlaşabilsinler. Ondan sonra iş fiiliyata dökülüyor ve iş düzleminde devam ediyor.

F. S.: Kurum Siteleri dedik…

Ö. K.: Kurum siteleri var. Bunlar dışında sivil toplum kuruluşlarının diaspora diyebileceğimiz siteleri var. Sadece Türkiye için demiyorum her yerde var. Avrupa, Amerika ve Avustralya’da bulunan toplulukların siteleri var. Bunun haricinde Türkçe Konuşan Ülkeler Haber Ajansları Birliği var. Onların yayınları var. TÜRKSOY var. Türk dünyasından haberler veren gönüllü, herhangi bir kuruma bağlı olmayan, herhangi bir geliri de olmayan siteler var.

F. S.: O zaman birinci olarak kurumların siteleri dedik. İkincisi haber siteleri dedik. Haber ajansları bir anlamda… İster resmi olsun ister gayri resmi olsun haber akışı sağlamaya odaklanmış siteler. Bir de konulu siteler var. Yani hemen aklıma gelenleri paylaşayım. Kaşgari’nin birinci doğum yılında onunla ilgili siteler yapıldı veya İsmail Gaspıralı Bey ile ilgili -belli vesileler kullanılarak- müstakil siteler yapıldı. Belki bunları daha arttırabiliriz.

Ö. K.: Doğru. Örneğin, büyük yazar Cengiz Dağcı hakkında siteler var. Cengiz Aytmatov hakkında konulu siteler var. Örneğin, Kırım sürgünü hakkında hazırladığımız bir site vardı. Bütün tanıklıklar ve sürgünün acı hatırlarıyla alakalı… Onun dışında II. Dünya Savaşı’ndaki gamalı haç ile kızıl yıldız arasında kalan insanların hikâyelerini anlatan konulu siteler var.

F. S.: Bu sitelerin işleyişinden bahseder misiniz? Birinin de hazırlık sürecinde bulundunuz. Hazırlık süreci nasıl gelişiyor ve içinde neler bulunmasına dikkat ediyorsunuz? Hedef kitleye ne kadar ulaşıyorsunuz?

Ö. K.: Benim 10-12 sene içerisinde en çok emek harcadığım internet sitesi “Vatan Kırım” adlı bir internet sitesi. Kırım ile ilgili Türkçe olarak zannediyorum en kapsamlı kaynak orası. Bu işin bir teknik boyutu var. Bir kodlama tarafı var. Arkada oturup binlerce kod yazmanız gerekebiliyor. Bir estetik tarafı var. Onu da kardeşimden destek almıştım. Görünen yüzü var ve siz arkadaki kodları görmüyorsunuz. O sadece çalışmasını sağlıyor. Üçüncü tarafı da içerik ve aslında en önemlisi bu oluyor. Makyaj ne kadar düzgün olursa olsun, görüntüsü ne kadar düzgün olursa olsun, teknik altyapısı mükemmel olsun, içerik yoksa kimse o internet sitelerine uğramayacaktır. Bunun içinde çaba sarf etmek gerekiyor. Bu tek başına yapılacak bir şey değil. Bizim derneklerde, vakıflarda gönüllü olan arkadaşlarımızın katkılarıyla oluşturulmuştu.

Ama bunlar durağan, bir nevi ansiklopedik, insanların bilgi açlığını doyuran bilgilerdir. Bir de dinamik bilgiler var. İnsanların katkısıyla oluşan, enteraktif katkılarla oluşan bilgiler var. Herhalde son zamanlarda onun önemi daha da artmaya başladı. İnsanlar “ansiklopedik bilgi”den daha ziyade “son dakika” bilgilerine ulaşmak istiyorlar.

F. S.: “Son dakika” bilgisi deyince daha çok haber ajansları ve haber siteleri akla geliyor. O konuda da sanki güzel çalışmalar ve güzel örnekler var. Yani Türkiye içi gündemin yanında dış gündemin veya Türk dünyası ile ilgili haberlerin de olabildiği kadar hızlı bir şekilde ve doğru bir yaklaşımla yer aldığı haber siteleri var.

Ö. K: Haber siteleri de var. Az önce dediğim gibi gönüllü olarak çalışan, bizim Kırım ile ilgili hazırladığımız sitelerde de benzer bir yapı var. Fakat bu işin dışında, bu işin profesyoneli olan ve bu işi haberci gözüyle hazırlayan kurumlar var. İşte Kırgızistan’da KABAR, Kazakistan Ulusal Haber Ajansı, Azerbaycan’da keza o şekilde haber ajansları var. Bir de bunun dışında Kafkas Ajansı’nın internet sitesi var. Kuzey Kafkasya ağırlıklı haberler yayınlayan bir site. Son olarak söyleyebileceğim Kırım Haber Ajansı. Dar bütçeyle kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, arkadaşlarımızın hazırladığı ve bizim de buradan elimizden geldiğince destek olduğumuz bir haber ajansımız var. Bugün Kırım Haber Ajansı, BBC ve TRT gibi büyük habercilerin kaynak kullandığı, birbirleriyle haber paylaşımında bulunduğu bir haber ajansı haline geldi. Önceki yaz olan Gürcistan-Rus Savaşı esnasında yaptığı haberler ile de şu an Ukrayna’nın en güvenilir haber ajansı olarak gösteriliyordu.

F. S.: Eskiden şöyle bir değerlendirme yapılırdı. Kendi coğrafyamızla ilgili haberleri Batılı ajanslardan alıyoruz. İster istemez onların bakış açısıyla bakıyoruz. Olayları onların bakış açısıyla öğreniyoruz, değerlendiriyoruz, yorumlarımıza bunları yansıtıyoruz veya onların ilgi duydukları haberi duyuyoruz. Onlar için ilginç olmayan haberler bizim için ilginç ve önemli olabiliyor. Önceden “perdelenmiş” oluyordu fakat şimdi az önce örneklendirdiğiniz ajanslar üzerinden doğrudan sahadan bilgi almak ve ilk elden bilgi alma imkânımız doğuyor.

Ö. K.: Önceden özellikle Türkistan coğrafyasıyla ilgili bir haber takip etmek istediğinizde, internette mutlaka Rusça bilmeniz gerekiyordu ya da İngilizceye çevrilmiş kaynaklardan takip etmeniz gerekiyordu. Artık doğrudan bilgi erişimimiz var. Az önce işaret ettiğiniz konu çok önemli şu noktada; bazı şeyler perdeleniyordu ve göremiyordunuz. Bazı olayları takip edemiyordunuz. Bir örnek vereyim: 2006 yaz aylarında Kırım Bahçesaray’da, Kırım Tatarları için önemli sayılan bir mezarlık ve külliyenin bulunduğu Kırk Azizler mevkiinde bir takım olaylar oldu. Ama dünya medyasında bunlar hiçbir şekilde yer almadı. Kırım Haber Ajansı hemen bunu duyurdu. Biz kendi e-mail grubumuz ve haberleşme ağımız vasıtasıyla bunu dağıttık. Hemen akabinde Türkiye, Romanya, Bulgaristan, Amerika ve Avustralya’daki üyelerimiz o bölgedeki Ukrayna konsolosluklarına veya büyükelçiliklerine müracaat ettiler. Daha sonra konsolosluklarla da görüştüğümüzde kendilerine binlerce on binlerce e-mail ve faks geldiğini ilettiler ve konuyu takip edeceklerini bize bildirdiler. Nitekim birkaç gün sonra yaşanan olaylar duruldu. Çünkü birtakım saldırılar ve yaralanmalar olmuştu. Bunun tepkisi tüm dünyada ışık hızıyla verildi. Sonuçları da çok hızlı bir şekilde alındı. Bugün itibari ile aradan geçen 2–3 senelik zaman zarfında o bölgedeki bir mezarlığın üstüne kurulmuş semt pazarı kaldırıldı ve oranın restorasyonu da başladı. Hatta Türkiye’de restorasyona destek veriyor.

F. S.: Böylece oradaki toplumsal huzursuzluğunda önüne geçilmiş oldu.

Ö. K.: Evet, ciddi bir etnik çatışma çıkabilirdi. Birtakım otobüs dolusu asker görünümlü dazlaklar getirildi. Fakat bunun önlemi bu şekilde alınmış oldu.

F. S.: İzleyicilerimiz açısından bir hususu teyiden söylemek istiyorum. Bu haber ajansları yerel dil ile yayın yapmakla beraber Türkçe sayfaları da var. Kırım Haber Ajansı’nın Türkçe sayfası da var.

Ö. K.: Kırım Haber Ajansı 5 dilde yayın yapabiliyor. Türkçe, İngilizce, Rusça, Ukraynaca ve Kırım Tatarcasında da yayın yapabiliyor.

F. S.: Az önce sizin de işaret ettiğiniz Kırgız Resmi Haber Ajansı ‘’KABAR’’ 4 dilde yayın yapıyor ve Türkçe de dahil. Tabii bu örnekleri arttırabiliriz. Kafkas Ajansı da sahada çok dilde yayın yapıyor.

Bir de haberleşme grupları var. Son dönemde çok etkin bir şekilde kullanılmaya başlandı. Günlük hayatımızda birçok duyuru, iletmek istediğimiz mesaj veya bize iletilmek istenen mesajlar mail üzerinden gidip geliyor. Bunun Türk Dünyası ilişkilerinde de kullanıldığını ifade etmiştiniz. Mail grupları ya da haberleşme grupları konusunda ki gelişmeler ve fonksiyonları nelerdir?

Ö. K.: Yine çok gerilere 1990’lara dönecek olursak aslında haberleşme gruplarının temeli o zamanlarda atılmaya başlanmıştı. Ama çok daha ilkel şartlarda atılmaya başlamıştı. Zaman geçtikçe ücretsiz olmakla beraber bir takım internet hizmetleri türedi. Yahoo gibi Google gibi firmaların verdiği hizmetler türedi. Bu altyapıları kullanarak bu haberleşme grupları oluşturuldu. 1998 yılında Crami-L adında bir internet grubu kurmuştuk. Bugün itibari ile bin civarında aktif üyesi var ve İngilizce başlamıştı. Çünkü Türkiye’de dahil olmak üzere internet daha çok gelişmemiş olduğu için o dönemlerde Türkiye’den ve Türkistan coğrafyasından katılım yoktu. Ama zaman geçti ve altyapı güçlendi. 2003 yılına geldiğimizde artık Türkiye’den ve Türk dünyasından daha fazla katılım, yapancılardan daha az katılım olmaya başlamıştı. Kırım ile alakalı bir gruptu bu ve Uluslararası Kırım Komitesi tarafından 1998’de kurulmuştu. 2003’e geldiğimizde artık biz bu grubu İngilizce olarak taşıyamaz hale geldik ve ayırmaya karar verdik. Kırım Haber Grubu adında yeni bir grup oluşturduk. Bugün itibari ile bin 400 civarında aktif üyesi var. Ayrıca arşivi de açık olduğu için belki çok daha fazla sayıda takip edeni var. Bugüne kadar 9 bin civarında mesaj paylaşıldı. Bahsettiğiniz gibi bütün duyurular, son olaylar ve yeni yayınların tanıtılması hep bu gruplar üzerinden gerçekleştirildi.

F. S.: Sanki bazı kampanyalar da gruplar üzerinden yürüyor. İletişimin kolaylaşması ve insanlara ulaştırabilme, sadece bir cemiyet haberleşmesinin ötesinde (doğum, ölüm, konferans vs.) somut projelere de zemin oluşturuyor.

Ö. K.: Evet çok doğru. Benim dahil olduğum ve bugüne kadar yaptığımız en güzel iş diyebildiğim bir kampanyamız vardı. “Kırım’da Bir Çocuk Okut” kampanyasıydı. Bu e-mail gruplarında süregiden o dönem ki çok kıymeti olmayan bir takım tartışmalar esnasında doğaçlama olarak bir arkadaşımızdan bir mesaj aldık. “Siz burada bunları tartışıyorsunuz ama Kırım’daki okullarda çocukların çantaları yok, defterleri yok, ayaklarındaki ayakkabıların uçları patlak. Gerçek hayatla biraz ilgilenin!” diye İsmet Yüksel Bey mesaj atmıştı. Onun verdiği bilgiler sonrasında yine kendisinin önerisi doğrultusunda bir kampanya başlatıldı. Bir kıdemli öğretmenin maaşının 150 dolar olduğu bir ülkede 15 dolar, bir öğrenci için çok iyi bir para. “Her bir çocuğa 15 dolar yardımda bulunun; ben size bu paraları ulaştırmak için gerekli kanalları bulayım” demişti. Biz de “Hay hay!” dedik. Hızlı bir şekilde örgütlendi e-mail grubundaki arkadaşlar. O şekilde başlayıp Kırım-Tatar Milli Meclisi’nin, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının, dünyadaki sivil toplum kuruluşlarının da desteğini alarak ve bazı yayın kuruluşları da dahil bir kampanya ve veri tabanı oluşturuldu. İhtiyaç sahibi başarılı öğrenciler konusunda “Vatan Kırım” sitesi için bir internet sitesi hazırladık. Adresi vatankirim.net. Bugüne kadar 600’ün üzerinde çocuğa burs verdik. Benim de naçizane okuttuğum, ilkokulda aldığım bir öğrencim şu anda üniversite okuyor. Onun da gözlerinden öperim. Çünkü TRT Avaz yayınları Kırım’da da izleniyor. Kırım’a gidiş gelişlerde çok güzel duygulu anlar yaşadık. Oradan çocuklar buraya geldiler. Buradaki aileler Kırım ile irtibat kurdular. Bu kampanyanın katılımcıların çoğu Kırım kökenli değil. Dünyanın her tarafından duyarlı insanlar. Sonuçta 15 dolar dediğiniz bugün 20–25 dolar gibi yapar. Herkesin rahatlıkla verebileceği bir meblağdı.

F. S.: Kampanya halen devam ediyor mu?

Ö. K.: Halen devam ediyor ve çok güzel sonuçlar alıyoruz. Bilim olimpiyatlarında başarılı olan ve madalya kazanan çocuklar çıkıyor. Artık kendilerine güveleri geldi. Kampanyanın bir tarafı da sadece para değildi zaten. Sosyal yardımlaşma boyutu vardı ama Kırım ile dünya arasında, aileler arasında bir bağlantı sağlandı. Bir gönül bağı sağlandı. Çocuklar bu bursları ve yardımları aldıktan sonra Latin alfabesi ile ana dillerinde mektup yazmaya başladılar. Kampanyanın şartı buydu: “Bu yardımı alacaksınız ama her aldığınız yardımdan sonra size yardım gönderen aile ile haberleşeceksiniz”. Bu hem gelen katılımcıları ve de çocukları çok motive etti. Ciddi bir gönül bağı oluşturdu.

F. S.: Siz bunu anlatınca Kırım ile ilgili benim aklıma bir başka kampanya geldi. “Kurbanları Kırım’da keselim” diye bir kampanya… O da yine internet üzerinden yayınlandı sanki?

Ö. K.: Evet internet üzerinden. Yine sivil toplum kuruluşlarının desteği ile ama yine tamamen sivil olarak Kırım-Tatar Milli Meclisi’nin kontrolünde bir kampanya oldu. Şimdi mübarek Kurban Bayramı da yaklaşıyor. O vesile ile yine tekrar dile getirmiş olalım. Kurbanlarımızı biz 1991 yılından beri Kırım’da kestiriyoruz. Yüzlerce kurban gerçek ihtiyaç sahiplerine bu şekilde ulaşıyor. Organizasyonu da Türkiye’deki dernek ve vakıflarımız yürütüyor.

F. S.: Tabi aslında bu bir örneklik olarak doğrudan yönetiminde bulunduğunuz çalışmalar ve siteler üzerinden gidiyoruz. Bunun Kafkasya ve Orta Asya ile ilgili çok farklı örnekleri yaşanıyor. Ama biz internet üzerinden neler yapılabiliyor, ne tür işleri kolaylaştırabiliyor diye örneklendiriyoruz. Ama biliyoruz ki bu Kuzey Kafkasya için de, Orta Asya için de yapılıyor.

Bir konuya daha değinmek istiyorum. Son dönemde sosyal paylaşım ağlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Yeni nesil daha aktif… Bunların farkı nedir? Sürece ne yönde katkıda bulundukları söylenebilir?

Ö. K.: Bunların farkı bir kere bireysel olarak çok fazla teknik bilgiye ihtiyaç duymadan kolay bir ara yüz ile paylaşımda bulunabilmek. İşte Facebook olsun Twitter olsun veya bunların türevi olan bir takım başka platformlar olsun bunu sağlıyorlar. Artık cep telefonlarından bile bu ağlara ulaşmak mümkün. İnsanlar iki satır bir şey yazabiliyor ve paylaşabiliyor. Bu da hızı arttırıyor. Ne kadar olsa da elektronik posta grupları belir bir moderasyon ve kontrol altında yürütülen gruplar. Ama diğer mecralarda bu kontrol çok daha gevşek ve süreç çok daha hızlı olduğu için insanlar çok daha hızlı paylaşımda bulunuyorlar.

F. S.: Kendine has bir dil de oluşturuyor. Tabi eleştirilen yönleri de var. Gençlerin ifadesini olumsuz yönde etkilediği gibi… Kendisine has bir dil oluşturuyor…

Ö. K.: Her şeyi nasıl kullandığınıza bağlı. Eğer olumsuz bir şekilde kullanıyorsanız ortaya çıkan neticeler olumsuz olacaktır. Ama olumlu bir şekilde kullanmaya gayret ediyorsanız çok faydası olacaktır. Ben faydasının daha fazla olduğuna inanıyorum. Tekrar konumuz kapsamına lafı döndürecek olursam; Türk dünyasında bireysel olarak insanların birbirleriyle iletişim sağlamasını da bu tür ağlar gündeme getiriyor. Artık Kırım’daki, Özbekistan’daki veya Kazakistan’daki herhangi bir kişiyle doğrudan anlık ve görüntülü olarak haberleşebiliyorsunuz ve bir şeyler paylaşabiliyorsunuz.

F. S.: Söylediğiniz ülkeler bağımsız ülkeler. Böylece sivil inisiyatifin güçlendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık güvenlik organlarının, devletlerin, kamu kurumlarının insanları sınırlandırması, tartışacağı konuları belirlemesi ve zihinlerine hükmetmesi gittikçe zorlaşıyor.

Ö. K.: Evet. Sovyetler Birliği döneminde, yine Kırım’dan örnek verecek olursam, sürgündeki Kırım-Tatar Milli Hareketi Türkiye ile haberleştiğinde mektup vasıtasıyla haberleşiyordu. Mektuplar muhakkak kontrol ediliyordu. Şifreli bir dilde haberleşiyorlardı. “Bahçede ki karanfiller östümü (büyüdü mü)?” şeklinde ifadeler ve gelen cevaplar ise “Kızardı ve bahçemiz çok güzel oldu” şeklindeki cevaplar işlerin iyi gittiğine delalet ediyordu. Ama bunun dışında daha detaylı bilgilere ulaşamıyordunuz. Sonra demir perde yıkıldıktan, internet ortamının oluştuktan, bir takım gelişmeler olduktan sonra ve bugün artık birebir iletişim halindeyiz. Az önce bahsettiğim Bahçesaray’da ki gibi tatsız olaylardan bu kapsamda hemen haberdar olunabiliyor. Hatta aklıma gelen bir olay; 2006 senesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir mini futbol turnuvası düzenlenmişti. Kırım’ın ilk defa milli takımı devlet olmadığı halde katıldığı bir turnuvaydı. Kırgızistan, Tacikistan, Grönland, Zanzibar, Tibet takımlarının da katıldığı ve finali de Kıbrıs ile Kırım’ın oynadığı mini bir dünya kupası turnuvası gibiydi. Biz bu yayınları internet üzerinden takip ettik. Heyecanlı bir radyo yayını şeklinde takip ettik. Çok da hoş oldu. Bir milli maç heyecanı orada yaşadık.

F. S.: Böylece daha önce zor olan ve mümkün gözükmeyen bir sürü etkinliği de kolaylaştırıyor ve mümkün hale getiriyor. Son olarak kısaca sizin mühendislik yönünüzden de yararlanarak sormak istiyorum. Bu internet teknolojisi ne yönde ilerliyor. Yani gelecek 5 yıl, 10 yıl içerisinde ne tür öngörülerde bulunabiliriz?

Ö. K.: İnternet teknolojisi daha çok mobil yaşama kaymaya başladı. Sabit bilgisayarlardan diz üstü bilgisayarlara geçildi. Diz üstü bilgisayarlardan artık el bilgisayarı diyebileceğimiz, tablet bilgisayarı diyebileceğimiz cihazlara geçildi. Artık Türkiye’de de 3 nesil cep telefonu şebekelerinde yatırımlar başladı. Bunlarında gelişmesi ile birlikte beraber artık internet mecrası mobil uygulamalara kaymaya başladı veya mobil olarak ulaşabilmeye başladınız. Daha çok bunun üzerine gelişeceğini düşünüyorum. Bu da yine insanların haberleşme hızını ve birbirleriyle iletişimini arttıracağını varsayıyorum. Bunun da Türk dünyasına yansıması yine daha çok iletişim, dilde daha çok birlik, fikirde daha çok birlik, işte daha çok birlik olacaktır diye düşünüyorum.

F. S.: Bu vesile ile İsmail Gaspıralı Beyi de rahmetle anmış olalım. Teşekkür ediyorum programımıza katıldığınız için. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Ö. K.: Ben teşekkür ediyorum.

Bu videoyu indirmek için lütfen tıklayınız…